Mezarlar Nerede?

Seyit SÖNMEZ

Maraş’ta katledilen insanlarımızın mezar yerlerinin dahi olmadığını aileleri dışında bilenimiz var mı acaba? Ben kendi adıma bu durumdan bir yıldır haberdar olduğumu utanarak itiraf ediyorum.  Maraş’ta yaşanan kıyımı her yıl Aralık ayı dışında (ki bu bile birkaç yıldır böyle) hatırlayanımız yok. Bunun en önemli nedenlerinden birisinin katledilen insanlarımızdan, canlarımızdanonları hatırlatacak görünür bir şey kalmaması olduğunu düşünüyorum. Çoğunun fotoğrafı dahi yoktur, sanki bu dünyada hiç yaşamadılar.  Hal böyle olunca gözlerini, gülümsemelerini, karakaşlarını, pos bıyıklarını, örgülü saçlarını görmeyince sanki yaşananlar biraz daha flu kalıyor insanın gözünde.Böylece unutmak çok kolay oluyor. Bunun sonucun da da 24 Aralıkta zalimden hesap soramamanın öfkesi ni yaşayıp 25 Aralık’ta gündelik yaşamın yozluğunageri  dönüyoruz.

Nazilerin yaptığı gibi toplu bir şekilde gömdüler onları. Nereye gömdükleri dahi belirli değil. Katliama göz yumanlar, Maraş’ı onlara Kerbela edenler, mezar taşını bile çok gördüler.  Kimi ailelerin elinde 6-7 rakamdan oluşan bir cenaze numarasından başka bir şey yok. Yaslarını bile tutturmadılar. Oysa tutulmayan yas geriye kalanlar üzerinde büyük tahribatlar bırakıyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 2. Uludere Raporu’nda şunlar  yazılı:

“Kadınlar içinde tramva boyutları çok büyük, öfkeli, umutsuz, saldırgan, uykusuzlar. Adalete duyulan güvensizlik bir acıyla baş edememe hali yaratmış. Bitmeyen bir yas halindeler. Kadınlar iç çamaşırlarına kadar siyah giyiniyorlar ve her hafta Perşembe günü toplanarak kayıplarının mezarlarına gidiyorlar. Buna tramvatik yas hali diyoruz. Köyde düğün yapılmıyor, eğlenceli bir faaliyette bulunulmuyor. Kaybettiği çocuğunun bombala sırasında yanmış kol saati ve öldüğü sıradaki kanlı tişörtünü yıkamadan, sırf evladının kokusunu alabilsin diye saklayan anneler var. Normalde kayıptan sonra şok olur. Kabullenme aşaması başlar ve herkes inancına göre bunu içselleştirir. Uludere’de ölümü anlamlandıramıyorlar, yas bir türlü tamamlanamıyor.”

Bu topraklarda bir yas tutma kültürü vardır, mezar kültürü vardır. Hiçbir şeye inanmayanımız bile bayramlarda ölmüş yakınları ile muhabbet etmeye giderler, benim gibiler tüm inançsızlığına rağmen 25  yıl önce ölmüş olan babası yazın sıcakta susuz kalmasın diye babasının mezarına su dökmek için kalkar Maraş’a gelir.

Yine bu topraklarda halkın yas kültürü olduğu gibi egemenlerinde yok etme kültürü vardır. Haksız olmanın, zalim olmanın korkusunu yaşarlar. Bu nedenledir ki geçmişi yok etmeye çalışırlar, zulmettiklerini yok ederler ki gelecek nesiller zamanla unutsun, umutsuzluğu içselleştirsin, hesap soramaz hale gelsin, zulmü kabul etsin, Hüseyin’i, Bedrettin’i, Pir Sultan’ı, Seyit Rıza’yı akıllarına dahi getirmesinler.

İşte bu korkularından ve haksız olmanı utancından dolayı mezar taşlarını çok gördüler onlara. Katliamın unutulmaması mezar yerlerinin bulunması çok önemlidir.

Daha çok şey söylenecek ve yapılacaktır.,Yusuflar Mahallesi’nde katledilen Ali Akıncı adlı amcanın, kendisini öldürmeye gelen ve sen nesin alevimisin diye soran onlarca katile, öldürüleceğini bile bile “ben aleviyim” diyen Ali amcanın unutulmaması, mezarının yaptırılması, mezarının yanına oturup “ Ali amca bizde senin gibi Kızılbaş ve Aleviyiz”  denilmesi ve Yörükselim’de yapılacak olan Cem evinde Ali amcanın hatırına semaha durulması gerekmez mi? Her dem haklının yanında zalime karşı olmuş bir inancın evlatları olarak bir  mezar taşı yaptıramayacak mıyız canlarımıza? 5 Mayıs 2013.